24 Mart 2013 Pazar

İtalya gezisi - Roma -


Nasıl anlatsam ... nerden başlasam ? ...

Uzun uzun tarihi bilgiler verip sizi sıkmamaya çalışıyım diyorum ama anlatacak okadar çok yer var ki en kısası bile uzun olabilir. Ama bana kalırsa internetin çok detaycı, gereksiz bilgilerini de boşverin çünkü bazen yanıltıcı olabiliyor. Bize aa şuraya mutlaka gidin dedikleri yere zar zor gidip sadece bir parkla, anlamsız bir kaç kalıntıyla :) karşılaştığımız da oldu. Boşa yorulduğumuzla kaldık :) Ben oyüzden size banko bilgiler vericem.

 
Öncelikle Roma'yı fazlasıyla göç almış, hatta İtalyanlar Roma'dan resmen kaçmış, rahat insanları, dökük ve pis sokaklarına rağmen bir okadar da nefis yemek ve tatlıları, güzel tarihi binaları olan bir şehir diye anlatmaya çalışıyım.
 
Özetten detaya... Baştan alalım, havalanına ulaştığınızda, uzunca bir pasaport kuyruğundan sonra, yüzünüze bile bakılmadan yapılan kontrol ile :) Roma' ya merhaba dedik. Şehir merkezine (Termini) ulaşım çok kolay, taksi tercih etmezseniz (50 euro + bagaj) 5 euro ile otobüslerle, 15 euro ile de metro ile ulaşılabiliyormuş.Termini'ye varınca hayır burası Roma olamaz biz ya Hindistan'a ya Bangladeş'e geldik diye kaçmaya kalkmayın :)) Özellikle 105 nolu otobüse lütfen binmeyin :) bildiğiniz mülteci otobüsü gibi, her çeşit insanla tıklım tıklım dolu.

Termini'ye ulaşınca hemen 30 euro'ya Roma Pass card alın, 2 müze'ye ücretsiz giriş (ilerde anlatıcam)ve üç gün boyunca ulaşımdan faydalanın.

Oteliniz ise tam merkezde olmalı, Bizim otelimiz (Euro stars Aeterna, çok temiz, kaliteli ve muhteşem kahvaltılı) çok güzeldi ama biz şu 105'e binmek zorunda kaldık her indiğimizde de bir oh çektik :)
 
Roma'nın en önemli simgesi Kolezyum -
 
 Önce Collesium - Foro Romano - Palatino üçlüsünden başlayın, hepsini Roma Pass ile 1 bilet hakkını kullanarak gezeceğiniz gibi Collesium'da sizi bekleyen uzunca bir kuyruğa el sallayıp hiç beklemeyin. Collesium'un dışı içinden daha etkileyici, tam fotoğraflık.
Çok eskiden kölelerin savaştığı ve insanların gösterileri izlediği bu mekanlar mutlaka görülmeli. Kolezyum'un hemen önündeki Arch of Constantine (Constantine zafer takı)yı da unutmayalım.Konstantin’in zafer kazanması üzerine 312’de tamamlanmış,  Konstantin'in bu zafer sonunda Hristiyan olmaya karar vermesiyle, Roma’nın parlak dönemi sona ermeye başlamış.

 
 
 
 
 
Victoria Emanuele anıtı
 
Palatino'dan çıkınca, Roma'nın en geniş ve turistik caddesinde - Via del Corso - yürüyor olacaksınız ve karşınızda, Romalıların şehirlerine yakıştırmadığı, Victoria Emanuele II anısına yapılmış devasa beyaz renkli bir anıt olacak. Eski bir eser zanneden biz dahil :) tüm turistlerin fotoğrafını çektiği bu anıt, 19 yüzyıl sonlarında tasarlanmış.
Anıtın bulunduğu meydan Venedik Meydanı (Piazza Venezia), bu meydandaki bakonlu bina Rönenans eseri ve bu Mussolini’nin konuşma yaptığı meşhur balkon.








Sırada Pantheon var ...

 
Emanuela anıtını arkanıza aldığınızda önce Pantheon’a sonra da Piazza Navona’ya çıkabilirsiniz. Pantheon M.S. 118-125 arası yapılmış. Dışarıdan bakıldığında kolonlar üzerinde üçgen bir yapı olarak görünür, oysa ışık, hava alınabilmesi için kubbenin en üst kısmında bir açıklık var. Orjinalliği budur. Odönem için ve hatta hala harika diyebileceğimiz bir eser ortaya çıkarılmış. Rafael’in mezarı bu binada.
 

Pantheon’un bulunduğu meydan (Piazza della Rotonda) da en sevimli meydanlardan biri, özellikle tam ortasında yer alan çeşmesi çok sempatik.

... Piazza Navona ...

 
Pantheon’u solunuza alıp ilerlerseniz levhaları takip edip Piazza Navona’ya ulaşabilirsiniz. Barok Roma’nın en önemli simgelerinden biridir bu meydan. Meydanın tam ortasındaki çeşme (Dört Nehir Çeşmesi) Bernini’nin eseridir, Nil, Ganj, Tuna Nehri ve Rio de la Plata Nehri temsil edilmiş.

 
Meydan boyunca güzel kafeler var ama meydandaki ünlü dondurmacıdan mutlaka dondurma yemelisiniz, Gerçek İtalyan dondurması dedikleri tam da bu. Nefis !
 
Aşk çeşmesi

Biz Aşk Çeşmesi diyoruz ama Roma için Trevi Çeşmesi. İlk görüşte biraz şaşkınlık yaşayabilirsin, çünkü çeşmenin fotoğraflarından meydanın bu kadar küçük olduğunu anlayamıyorsun.
 
Çeşmenin önemi Fellini’nin Dolce Vita filmindeki Anita Erkberg’in çeşmeye girmesinden kaynaklanıyor, Bir de tabi para atıp, dilek dileme efsanesi var. 




Trevi Çeşmesi’ne yakın olan en turistik yer İspanyol Merdivenleri, yürüme mesafesi, haritadaki yollara bakarak bulabilirsin. Burada bulunan İspanyol Büyükelçiliği nedeniyle İspanyol Merdivenleri deniliyor. Merdivenin sol kenarında İngiliz Çay Evi var, keyifli zaman geçirdik biz. Merdiveni arkana aldığında karşına çıkan cadde Via Condotti, en meşhur mağazalar burada, Prada, Dior, Versace vs. vitrinleri çok küçük, ama içleri son derece güzel.
Corso Caddesi’nin sonunda Piazza de Popolo Meydanı var, meydanın sonunda sağ kolda gösterişsiz bir kilise var. Bu kilisenin içinde iki tane Caravaggio resmi görebilirsin, kilisenin arka kısmı Dan Brawn’ın eserinden uyarlanan Melekler ve Şeytanlar filminde kullanılmış.
 
Meydan'dan doğruca yürüdüğünde Galleria Borgese - Villa Borgese isimli büyük parkı göreceksin. Bernini’nin en güzel heykelleri, Caravaggio’nun en güzel eserleri burada sergileniyor, ama kapıdan bilet satışı yok, internetten 3 gün önce satın alınabiliyor, çok vakit varsa görülebilir.

Manzara masalları aratmıyor değil mi?

Bir başka güne ayırabileceğiniz geziler

Castel Sant Angelo, Vatikan’la Tiber Nehri arasında, İmparator Hadrian’ın mezarı olarak yapılmış, kendisi tarafından, M.S.130-9 arasında, kaleye dönüştürülmüş, bir ara hapishane olmuş, Cem Sultan burada hapsedilmiş. Buraya ulaşan yaya köprüsü çok meşhur, özellikle çok güzel heykelleri ile.



Ve tabiki Vatikan ...
 
Herşeyden önce söylemeliyim ki Roma gezimiz sırasında çok tarihi bir ana tanık olduk. Yeni Papa biz ordayken seçildi. Beyaz dumanı gördük.
 
 
Vatikan (St. Peter Kilisesi)-Termini arasında 40-64 nolu otobüsler en çok kullanılanları. Bu yol turistik güzergaha da uygun.

Vatikan deyince St. Peter Kilisesi ve Vatikan Müzeleri anlaşılıyor, zaten yan yana bunlar. St. Peter Kilisesi (Basilico St. Pietro)’ne girişte eşya kontrolü var, girmeden önce sağ tarafta bir kuyruk daha olacaktır, bu kubbeye çıkış kuyruğu. Kubbeye çıkış baya zahmetli ama çok güzel bir manzarası var, çıkmaya değiyor.


 
Müze gezisinin en sonunda Sistine Şapel görülebiliyor, Michelangelo tavan süslemelerinde Adem’in yaratılışı, Adem ile Havva’nın cennetten kovuluşu, Dünya’nın yaratılışı, Nuh Tufanı gibi konular işlenmiş.
 
 Daha vaktim var nereleri tavsiye edersin diye sorarsan:
  • Piazza Navona’ya yürüme mesafesinde bulunan Campo de Fiori Meydanı. Küçük barları var, meydanda öğlene kadar meyve-sebze pazarı kuruluyor, İtalyanlara karışmak için ideal.
  • Tiber Nehri üzerinde ufak bir ada var, Isola Tevere, gidilebilir, Adayı geçince Trastevere güzeldir.
  • Santa Maria Maggiore Kilisesi. Roma’nın en eski kiliselerinden biri, en eski mozaikler bu kilisede. Eğer vakit varsa tabii, yoksa bu kadar çok kilise gezmeğe gerek yok diyebilirsin.
  • Hotel Bernini’nin terasından muhteşem bir Roma manzarası görünüyor, Woody Allen To Rome With Love filmi çekimleri için Roma’ya geldiğinde bu terası çok beğenmiş. Otelin yemekleri biraz pahalı ama güzel.

Roma'da yeme içme

Uğruna ayrı bir post yapılması gereken bir konuya gelelim. İtalyan yemekleri, gezdiğim ülkelerin hepsini geride bırakır. Aslında bu konuda karşınıza daha çalışmış ve hazırlıklı çıkmayı düşünüyordum ama yemeklerin başdöndürücü etkisinden midir bilmiyorum çok fotoğraflandıramadım, restaurant isimlerini de bir kenara not edemedim Ama söylemeliyim ki, her nereye giderseniz gidin, Roma'da kötü bir yemek yemeniz pek mümkün olmayacaktır. Size sadece bir tavsiye: kilo ile pizza satılan yerlerden uzak durun, kilo ile olduğu için kalın hamurlu ve az malzemeli oluyor.
 
Zeytinyağlı- sarımsaklı, sebze ağırlıklı (özellikle mutlaka kızarmış enginarı denemelisiniz), az pişmiş ama lezzetli makarnaları, ince hamurlu pizzaları, mozerella peynirli başlangıcı ve bruscetta'yı denedik ben en çok pizzayı sevdim.
 
Biraz daha pahalı ama yine de meydanlardaki restaurantlardan şaşmayın çünkü gerçekten değer. 


 




 Kahve'nin İtalya'da yeri büyük, o kadar çok secenek var ki bizim bilmediğimiz, hepsi de birbirinden güzel ve makul fiyatlı. Ben nerdeyse hepsini denedim. Bir de İtalya'da değişik bir uygulama var eğer bir içeceği Bistro'da içersen, masada içmekten çok daha uygun fiyatlara içebiliyorsun.
 
Bir de "Aperativo" lu barlar oluyor yani  içeceğini alıyorsun yanında ücretsiz atıştırmalık bir şeyler ikram ediliyor. Sağdaki Spritz adındaki ünlü içkisi.

 Tiramisu'yu da çok sevdim, biz pasta gibi yapıyormuşuz, onlar genelde böyle kupta ve hafif kıvamlı yapıyorlar, bu hali gerçekten çok lezzetli.



Eğer süpermarket bulursanız - çok şanslısınız çünkü Roma'da çok yok - çok çeşitli yiyecek alternatifleri var.

Bir diğer tavsiye - Roma'da mutlaka bir Mc cafe'ye gitmeniz, biz önyargılı olup buraya gelip de Mc Donald'sa mı gidicez dedik ama son gün en güzel kahveleri orda içince niye daha önce gitmediğimize pişman olduk.



Umarım faydalı bir yazı olmuştur, bir sonraki Floransa postunda görüşmek üzere.



 

2 yorum:

Yasemin dedi ki...

Hem cok guzel bir gezi olmus hem de cok faydali bir yazi

Unknown dedi ki...

Ben Roma'yı çok özlediim :(
Yazı harika olmuş, tekrar gezmiş gibi oldum :)
Benim yeme-içme-eğlenme için en sevdiğim yer Trastevere'ydi. Bir de Sistina Şapeli ve Castel Sant'Angelo'nun köprüsü hayran kalınmayacak gibi değil bence. Gerçi Roma'da her yer güzel, insan nereye bakacağını şaşırıyor :)